İsrail-Filistin meselesine yönelik barış görüşmelerinin, ABD’de yapılacak Başkanlık seçimlerinden birkaç ay sonra gündeme gelebileceğini de kaydeden Doç. Dr. İbrahim Arslan, “Uluslararası toplumun sessiz kalması, sorunun adeta Filistinlilere yurt bulmaya doğru evrildiğini göstermektedir. Türkiye’nin; Mısır’ın yanı sıra Suriye, İran ve Irak’la bölgesel iş birliğini güçlendirmeye yönelik geliştireceği politikalar, İsrail’i, acımasız ve hukuk tanımaz tutumunu yeniden gözden geçirmeye yöneltebilir.” dedi.
Üsküdar Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Doç. Dr. İbrahim Arslan, İsrail ile Hamas arasındaki savaşın başlangıcının üzerinden geçen bir yılı değerlendirdi.
Filistinlilerin dağılımı ve mültecilik durumu
Dünya genelinde 14 milyonu aşkın Filistinli yaşadığını kaydeden Doç. Dr. İbrahim Arslan, “Bu rakam, kimlik kartı olanlar ile mülteci olarak kayıtlı Filistinlileri kapsıyor. Bu nüfusun yüzde 44.8’i Arap ülkelerinde, yüzde 15,4’ü Gazze Şeridi’nde, yüzde 22.5’i Doğu Kudüs dâhil Batı Şeria’da, yüzde 12’si İsrail’de, yüzde 5.3’ü ise diğer ülkelerde. Filistinlilerin önemli bir kısmının mülteci olarak yaşamasının nedeni, Filistin topraklarında İsrail devletinin kurulmasıdır. İsrail devletinin kuruluşu sürecinde ve sonrasında, Filistinliler, gelecekte Filistin devletine ait olacağına inandıkları Gazze ve Batı Şeria’nın yanı sıra komşu ülkelere göç ettiler. Böylece Filistinliler, 1949’dan itibaren, farklı coğrafyalarda mülteci olarak yaşamak zorunda kaldılar. BM Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu (UNRWA) kayıtlarına göre dünya genelinde 5.9 milyon Filistinli bu kuruluşun yardımlarına erişebiliyor.” dedi.
Filistinliler ile İsrail arasındaki temel sorunlar neler?
7 Ekim’i değerlendirmeden önce Filistinliler ile İsrail arasındaki temel sorunları hatırlamakta yarar olduğunu ifade eden Doç. Dr. İbrahim Arslan, “Bu sorunlar, İsrail’in Filistin topraklarını işgal etmesi; İsrail’in 1967 öncesi sınırları esas alan iki devletli çözümü kabul etmemesi; Yahudilerin, Müslümanlar için kutsal kabul edilen Mescid-i Aksa’da Müslümanları inciten tutumları ve Mescid-i Aksa’nın yıkılmasını hedeflemeleri; Batı Şeria’da, Yahudiler için İsrail yönetimi tarafından açılan ve sürekli sayıları artırılan yerleşim yerleri; Gazze’deki Filistinlilerin, 2006’dan itibaren, İsrail tarafından uygulanan abluka altında yaşamak zorunda bırakılmaları, olarak sıralanabilir.” diye konuştu.
Hamas’ın saldırısı…
Dünyanın, 7 Ekim 2023 Cumartesi günü sabah saatlerinde, Hamas’ın Gazze’den attığı 5 bin civarında roketle İsrail’e saldırdığına tanık olduğunu dile getiren Doç. Dr. İbrahim Arslan, “Hamas, ‘Aksa Tufanı’ olarak adlandırdığı bu harekâtla, genelde 75 yıldır, Gazze’de ise İsrail’in son 17 yıldır uyguladığı ablukadan kaynaklı olarak Filistinlilerin içinde bulundukları güçlüklere ve İsrail’in aşağılamalarına dikkat çekerek, Filistin sorununu tekrar dünya gündemine taşımayı amaçladığını iddia etti.” dedi.
İsrail’in Aksa Tufanı’na misilleme olarak gerçekleştirdiği saldırılar…
İsrail’in açıklamasına göre, Hamas’ın 7 Ekim 2023’de gerçekleştirdiği harekâtta 1200 İsraillinin öldürüldüğü, 5 bin 132 kişinin de yaralandığını kaydeden Doç. Dr. İbrahim Arslan, şöyle devam etti:
“İsrail’in Aksa Tufanı’na misilleme olarak Gazze Şeridi’ne gerçekleştirdiği saldırılar sonucunda ise, geçen bir yıl içinde, 41 binden fazla Filistinli yaşamını yitirdi, yaklaşık 98 bin kişi de yaralandı. Hayatını kaybeden Filistinlilerin yüzde 40’ından fazlası çocuk, yüzde 28’inden fazlası kadındır. İsrail bu süre içinde sadece Gazze’ye saldırmakla kalmadı, Batı Şeria’da da operasyonlar gerçekleştirdi. İsrail saldırılarından dolayı Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te 160’ı çocuk olmak üzere 744 Filistinli yaşamını yitirdi. Batı Şeria’da gözaltına alınan Filistinlilerin sayısı 11 binden fazladır.”
BM’ye göre, bu saldırılar sonucunda, 1.9 milyon Filistinli Gazze’de yerlerinden edildi
İsrail’in, Aksa Tufanı sonrasında karadan ve havadan gerçekleştirdiği saldırılarda Gazze’deki hastaneleri, ambulansları, ibadet yerlerini, mülteci kamplarını, bölgede görev yapan basın mensuplarını hedef aldığını ifade eden Doç. Dr. İbrahim Arslan, “İsrail, Filistin direnişinin mülteci kamplarında organize edildiği iddiasıyla özellikle Gazze’deki mülteci kamplarına saldırılarını yoğunlaştırdı. BM’ye göre, bu saldırılar sonucunda, 1.9 milyon Filistinli Gazze’de yerlerinden edildi. BM Genel Sekreteri, 6 Aralık 2023’de BM Güvenlik Konseyi üyelerini derhal insani ateşkes talep etmeye çağırdı, ancak BM Genel Sekreteri’nin önerdiği ateşkes karar tasarısı, ABD’nin vetosuyla reddedildi. Geçen süre içinde kısa süreli uygulamalar dışında kalıcı ateşkese maalesef ulaşılamadı.” diye konuştu.
İsrail’in Gazze’ye insani yardım malzemelerinin ulaşımını engellemesi…
İsrail’in Gazze’ye insani yardım malzemelerinin ulaşımını engellemesi nedeniyle Filistinlilerin bir yıldır barınma, günlük yaşamlarını idame ettirme, ilaç ve diğer tıbbi yardım malzemesine ulaşmada olağanüstü güçlük çektiğini de anlatan Doç. Dr. İbrahim Arslan, “İsrail, uluslararası hukuku göz ardı ederek intikam duygusuyla yürüttüğü savaşın amacını ‘İsrailli esirlerin serbest kalması, Hamas’ın ortadan kaldırılması ve Gazze’nin yeniden İsrail’e tehdit oluşturmamasının sağlanması’ olarak açıklamasına rağmen, gelinen noktada bu hedeflere tam olarak ulaşıldığını söylemek güçtür.” dedi.
Gazze’den İsrail’e roketler atılmaya devam ediyor
Gazze’den İsrail’e roketler atılmaya devam ettiğini dile getiren Doç. Dr. İbrahim Arslan, “101 İsrailli esir hala Hamas’ın elindedir. Hamas’ın Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye ve askeri kanadı Kassam Tugaylarının Lideri Muhammed Deif’in İsrail Ordusu tarafından öldürülmesine rağmen Hamas direnişe devam etmektedir. 1948’den bu yana yerlerinden edilmiş olarak zor koşullar altında yaşamaya alışmış olan Filistinliler, Gazze’deki son derece ağır ortama rağmen direnişlerini sürdürecek gibi görünmektedirler. Buna karşılık Hamas’ın elinde bulunan esirlerin aileleri, Netanyahu hükumetine barış anlaşması yapılması için baskıyı artırmaktadırlar.” diye konuştu.
“İsrail’in bu şekilde rahat hareket etmesinin temel nedeni, ABD’den aldığı siyasi ve askeri destek”
İsrail’in, Gazze’den sonra, komşusu Lübnan’a da saldırarak buradaki İran destekli Hizbullah’ı zayıflatmayı amaçladığını kaydeden Doç. Dr. İbrahim Arslan, “Bu amacına ulaşmaya yönelik olarak, eylül ayının sonuna doğru, Hizbullah Lideri Hasan Nasrallah’ı Beyrut’ta gerçekleştirdiği bir saldırıyla etkisiz hale getirdi. İsrail’in bu şekilde rahat hareket etmesinin temel nedeni, ABD’den aldığı siyasi ve askeri destektir. ABD, Hizbullah’ın zayıflatılmasının, koşulların uygun olması halinde İran’a gelecekte yapacağı bir harekâtı kolaylaştıracağını düşünmektedir. Bununla birlikte, geçen süre içinde tanık olduğumuz gibi, İran’ın balistik füzelerle İsrail topraklarını vurabilmesi, ABD’yi endişelendirmektedir.” şeklinde konuştu.
Mevcut ABD yönetimi, kasım ayında yapılacak Başkanlık seçimine kadar sessiz kalacak
ABD’de Yahudi lobisinin gücünü dikkate alan mevcut ABD yönetiminin, kasım ayında yapılacak Başkanlık seçimine kadar İsrail’in Hizbullah’a karşı yürüteceği saldırılara sessiz kalacağını da dile getiren Doç. Dr. İbrahim Arslan, şöyle devam etti:
“Netanyahu, ABD yönetiminin içinde bulunduğu bu durumdan yararlanmak istemekte ve Lübnan’da kontrol altında tutabileceği bir bölgeyi ele geçirme fırsatının olgunlaştığını düşünmektedir. Bölgedeki önemli bir su kaynağı olan Litani Nehri, İsrail için hedef olabilir. Böylece Golan Tepelerinden sonra bölgedeki bir başka önemli su kaynağı daha İsrail’in eline geçmiş olacaktır. Böyle bir gelişme Hamas ve Hizbullah’ı, dolayısıyla İran’ı zayıflatacaktır. Bundan dolayı, İran’ın bu girişime karşı olanca gücüyle karşı koymaya çalışacağını ifade etmek mümkündür.”
Barış görüşmeleri ABD seçimlerinden sonra gündeme gelebilir
İsrail-Filistin meselesine yönelik barış görüşmelerinin, ABD’de yapılacak Başkanlık seçimlerinden birkaç ay sonra gündeme gelebileceğini de söyleyen Doç. Dr. İbrahim Arslan, “Bu dönemde İsrail Ordusunun başarısı ya da başarısızlığı, barış görüşmelerinin tarihini belirlemede etkili olacaktır. I. Dünya Savaşı sonrasından itibaren Arap-İsrail, İsrail-Filistin sorunu olarak tanımlanan bu sorun, günümüzde, Hamas-İsrail meselesi olarak görülmeye başlanmıştır. Uluslararası toplumun sessiz kalması, sorunun adeta Filistinlilere yurt bulmaya doğru evrildiğini göstermektedir. Türkiye’nin; Mısır’ın yanı sıra Suriye, İran ve Irak’la bölgesel iş birliğini güçlendirmeye yönelik geliştireceği politikalar, İsrail’i, acımasız ve hukuk tanımaz tutumunu yeniden gözden geçirmeye yöneltebilir.” şeklinde sözlerini tamamladı.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı